Samstag, 4. Juli 2009

Tarihçi Dr. Latif Çelik'ten ilginç iddia

"Türklerin Almanya'daki geçmişi, Almanya adını taşıyan devletin kuruluşundan daha da eskidir"

http://ha-ber.net/index.php?option=com_content&task=view&id=4374&Itemid=0


"Türklerin Almanya'daki geçmişi, Almanya adını taşıyan devletin kuruluşundan daha da eskidir"

Son 15 yıldır Almanya Türkleri ile alakalı yaptığı araştırmayı kitaplaştıran Tarihçi Dr. Latif Çelik, Bielefeld Atatürkçü Düşünce Derneği’ndeki okuma akşamına katıldı. Siyaset ve tarihe meraklı olan, Almanya’daki Türklerin geçmişini bilmek isteyen kalabalık bir topluluğun hazır bulunduğu okuma akşamında Dr. Çelik, „Türkler Almanya ile, 1961 yılında yapılan işçi antlaşması ile değil, 1279 yılındaki son Haçlı Seferleri ile esir düşüp bu topraklara getirilen Selçuklu Türkleriyle tanıştı“ dedi.

Kitap hazırlığı yaparken baskı için birçok kuruluş ve şirketlerle konuştuğunu, destek istediğini ifade ederek konuşmasına başlayan tarihçi yazar Dr. Latif Çelik, “Maalesef aradığım desteği ne bir kuruluştan ne de bir şirketten bulamadım. Onun için gördüğünüz bu kitap bir Alman yayınevi tarafından ve iki dilli olarak yayınlandı. Onun için mutluyum” dedi. Kitapta yer alan konuların daha önce Birlik gazetesinde büyük bir bölümünü yayınladığını ifade eden Çelik, “Bu çalışmaları yaparken çok büyük zevk aldım. Yaklaşık 130 bin kilometre yol kat ettim. Almanya’nın en ücra köşelerini eşim Aysel Çelik ile yıllarca dolaştık. Ben yazdım, o resimledi. Neticede, bu eser meydana geldi” diyerek mutluluğunu dile getirdi.

Almanya’ya gelen Türklerin büyük bir bölümü 1683 yılındaki Viyana Savaşı sonrası esir düşerek geldiğini sözlerine ekleyen Çelik, "Bu rakamı Türk kaynakları 25-30 bin olarak verirken batılı kaynaklar ise 90-100 bin olarak ifade ediyorlar. Biz ikisinin ortalamasını alırsak karşımıza yaklaşık 50 bin rakamı çıkmaktadır. Bu da bize Almanya’ya esir olarak o yıllarda ne kadar Türklerin geldiğini göstermektedir" dedi.

dr-latif-celik-idia-b.jpg

Uzun ve akıcı sohbetinde oldukça ilginç iddialarda bulunan Dr. Çelik, "Türkler bu gün olduğu gibi, dün de bu topraklara gelirken beraberinde örf ve adetlerini de getirdiler. Esir muamelesi görüp köle olarak değişik ailelere satıldılar. Esir olmanın zor şartlarına dayanamayıp kahırdan ölenlerin olduğu gibi, din değiştirip toplumda önemli yerlere gelenlerde oldu. O günün Avrupa’sı Türkleri ‘şeytan’ olarak görüyordu. Güneyde hâlâ şeytan figürlü Türkenstraße'ler var. Bu anlayış Rönesans reformlarıyla biraz yumuşasa da, Avrupalılar, “Türkler şeytandır, görüldüğü yerde yakılır. Allah’ın cezalı kuludur” gibi gördüler. Fakat Martin Luther çıktı, Köln’de bu görüşü red etti. Konuşmasında Luther, “Hayır, Türkler şeytan değil, sizin gibi insandır. Ama kilisenin yaptığı yanlışları iyi analiz edip, ona göre planını projesini yapan bir millet olduğundan onlari Allah sizi cezalandırsın diye gönderdi” gibi söylemleri var. Martin Luther’i o dönemde Osmanlının casusu olarak itham ettiler. Osmanlı da, Lutherizm mezhebini bir denge unsuru olarak kendi politikasi icabi destekledi" dedi.

Türklerin Almanya´nin kültür ve sanatına da katkıda ileri süren Dr. Çelik, "Almanlar Kahve ile yine bu esir Türkler sayesinde tanıştılar. Würzburg Şehir arşivinde şöyle bir ifade geçiyor: “Bir kişi belediyeye geliyor. Kahve içen esirleri şikâyet ediyor. Bunlar bir şeyi kavurup daha sonra pişiriyor ve zevkle içiyorlar. Biz de sokakta kokudan geçemiyoruz" diyor. Devrin o günkü yetkilisi, "ya bunlar onu 10 - 15 senedir içiyorlar. Ölmediler, demek ki zehir değil. Çağırın burada içsinler" der. Ve Dom caddesinde onlara bir yer verirler. Esir Türklerden Karakoyunlu Mehmet Sadullah Paşa, halının üstüne oturup ilk kahveyi orada pişirir. Pazar ayininden dönen insanlara ikram eder. Erkekler alır, içerler beğenmezler. Arkadan hanımlar gelirmiş, onlara da ikram edilir.

Hanımlarda beğenmeyip gidince, paşa, "Ya gitmeyin. Yanında şerbeti de var!" diyerek ibrikten biraz şerbet ilave eder. Bu şekilde kahve tanıtılır. Kahve alışkanlığı gelişir ve üzüm üreticileriyle rekabete girerler. Hatta o günün idarecileri, "mesai saatlerinde kahve içmek serbest, şarap içmek yasaktır" diye meclis karari bile çıkarmışlar“ diyerek konferansını noktaladı.

Konferansın sonunda çok sayıda soruyu tarih perspektifinden cevaplayan Dr. Çelik kitabını da okurları için imzaladı.

ha-ber.com - Bielefeld

Keine Kommentare:

Kommentar veröffentlichen